Bir türkü'n hikayesi
Adına türküler yakılan o eski şehrin nedir ki suçu, “… ıssız kalasın…” diye bir ilenmeyle başlar. Bir şehir için dile getirilebilecek en büyük beddua ıssız kalmasını istemek olmaz mı? Belki bu yüzden terk edip gitti o şehri şenlendiren feraceli kadınlar, kırmızı fesli, kaytan bıyıklı kumral delikanlılar…
Bu türküyü söyleyenin ahı tuttu belki de , Saatli Selimpaşa Camii’nin cemaati dağıldı, bezirganlar Hamza Bey bedestenini boşalttı, Islahhane hamamının kurnalarından kaynar sular akmaz oldu, Alaca İmareti yıkılıp gitti, İkilüleli tekkesindeki zikir sesleri kesildi.
Bu türkünün ilenciyle asırlık çınarlar devrildi, suyu soğuk çeşmeler kurudu, cumbalı evlerin kafesli pencerelerindeki utangaç kızlar kayboldu. Baldıranlar sardı o güzel şehrin bahçelerini, bağlarını, bir asra yakındır ki yarsız kaldı, Türkçe’siz kaldı, Türk’süz kaldı…