Feyruz ile köşedeki kafede
Güneş uzak ufkun kıvrımlarından süzülerek ortaya çıktığında, beyaz gelinlikli bir siluet ve koyu renkli güllerden oluşan bir buket taşıyan ay meltemi bana doğru geliyordu gördüm.
Hadi bana bir şarkı söyle biraz müzik ver ! Beni dertli sanıyor olabilirler, inan zihnim bu şehirden bu zamandan çok uzaklarda.. belki de yalnız müzik çalışıyorumdur.
Güneş uzak ufkun kıvrımlarından süzülerek ortaya çıktığında, beyaz gelinlikli bir siluet ve koyu renkli güllerden oluşan bir buket taşıyan ay meltemi bana doğru geliyordu gördüm.
Koca Çınar
Burhan PAKER
'Sevenler Anlar' dedi. Müslüm Baba hayranları sokaklarda yürüdü..
Hikâye bu ya... Çukurova’da başlar.
"Yetenekle kutsanmış bazı insanlar var aramızda" demiştik ya, içlerindeki o ses onlara hep ne yapmaları gerektiğini fısıldar.
Mesela, Sen İstanbul'da Hukuk okuyacaksın 2. Sınıfta bırakacaksın müziği tercih edineceksin ve yaşam tarzın olacak…Herkesin harcı değil işte..
O dönemlerde nasıl söylenirdi, bilirsiniz… Hatta babası da aynısını demiş:
“Çalgıcı mı olacaksın?”
Yapacak bir şey yok. İçindeki ses öyle istiyor.
Belki ikinci planda kalacaksın... Ama unutmayalım:
Sen – siz, yani ritim sazlar, besteciler olmadan müzik eseri oluşabilir mi? Hayır.
Seha Okuş
Gülcan, köyün çıkışındaki yolda, ağır ağır ilerlemektedir. Almanya’dan gelen kocası İbrahim’in kullandığı araba, uçurumdan aşağıya yuvarlanmış; yerde üstü örtülmüş cesetler ve ağlayan bir çocuk…1970'li yıllarda çekilen “Dönüş” adlı filminden küçük bir hatırlatma yukarıdaki satırlar filmdeki pek çok isim hâlâ biliniyor.